America going back!
10 Ekim 2021
Türkiye ile Katar ilişkileri büyük bir tarihsel derinliğe sahip olmasa da iki ülkenin birbirleri ile uyumlu olarak gerçekleştirdikleri çeşitli alanlardaki faaliyetler, iki ülkenin birbirlerine güçlü bir şekilde yakınlaşmalarına imkân sağlamıştır. Özellikle de iki ülke arasında, 2000’li yılların başından itibaren yaşanan ticari ilişkiler, ülkelerin birbirleri ile siyasi anlamda da yakınlaşmaları adına bir aracı unsur olmuştur. Hali hazırda ticari ilişkileri son derece iyi bir durumda olan iki ülke hem birbirleri ile olan siyasi konularda hem de Ortadoğu politikalarında da birbirlerine paralel olarak hareket etmektedirler.
Genel olarak bakıldığında Türkiye-Katar ilişkilerinin hem ülkelerin kendileri hem de Ortadoğu için bir değişimin başlangıcı olduğunu düşünmek mümkündür. Özellikle de Türkiye’nin bölgesel rolünün değişimi ve dönüşü konusunda Katar ile olan ilişkilerinin son derece kritik bir dönemde gelişim gösterdiğini söylemek mümkündür. Ortadoğu’da çeşitli kamplaşmaların yaşanmasına sebebiyet vermesi beklenen bu durumun, Türkiye’nin Ortadoğu gündeminde geniş bir yer tutmasına da yardımcı olması söz konusudur.
Türkiye’nin Enerji Kaynakları için Ortaklık Arayışı ve Katar’ın Önemi
Türkiye, içerisinde bulunduğu bölgenin şartları gereği, enerji ticareti konusunda rasyonel düşünmek ve çevresindeki ülkeleri de bu yönde, iş ortakları olarak belirlemek durumundadır. Buna istinaden Türkiye, birçok bölgesel aktörü söz konusu iş ortaklığı için düşünürken, Katar’ın Türkiye’nin ajandasındaki yeri giderek daha önemli bir hale gelmiştir.
Katar’ın Türkiye için enerji kaynağı sahibi ortak ülke olarak hedefe yerleşmesini sağlayan husus, Katar’ın doğalgaz üretimi ve ürün çeşitliliği konusunda, OPEC’ten ayrılmasının da vermiş olduğu etki ile kendisine bağımsız bir yol haritası belirlemiş olmasıdır. Kendi bölgesindeki en nitelikli doğalgaz üreticisi olan Katar, bu sayede, her yıl düzenli olarak doğalgaz üretimini arttırmaktadır. LNG üretiminde de Rusya ile birlikte zirvede yer alan Katar, bu sayede, kendi güçlü enerji kaynakları sahibi ülke olma kimliğini ön plana çıkarmaktadır. 2019 yılında OPEC’ten ayrılma kararı alan Katar, bu şekilde, yıllık doğalgaz üretimini 77 milyon ton düzeyinden, 2024 yılına kadar 110 milyon ton düzeyine çıkarmayı hedeflemektedir (Tabakoğlu ve Bayatlı, 2019, s. 279-280). Katar’ın bu denli kararlı ve kendi potansiyelinin sınırını kendi belirleme çabasında olan bir ülke konumunda enerji politikalarını belirlemesi, ülkenin, Türkiye için uygun ve güvenilir bir ortak olduğu izlenimini yaratmaktadır.
Şüphesiz, Ortadoğu’daki savaş, meydanlara inmese bile, ticari anlamda varlığını korumaktadır. Bu savaşın belki de en yoğun olarak görüldüğü alan ise artık doğalgaz üretimi ve satışıdır. Katar, bölgesinde belki de yegâne, böylesine yüksek potansiyele sahip ülkedir. Katar’ın bu durumu, Türkiye için de bir çekicilik oluşturmaktadır. Uzun yıllardır İran ve Rusya ikileminde kalmak sureti ile doğalgaz ithalatında, siyasi çalkantıların ekseninde sorunlar yaşayan Türkiye, Katar ile olan ilişkilerin son derece olumlu ve nitelikli bir düzeye erişmesi neticesinde, kendisi için uygun ve kabul edilebilir ortak ile işbirliği içerisindedir. Çünkü Türkiye, siyasi anlamda, 2017 yılındaki kriz sonrasında iyiden iyiye yakınlaştığı Katar ile artık doğalgaz ticareti konusunda herhangi bir sorun yaşayacak gibi gözükmemektedir. Bu nedenle de Türkiye açısından kritik olan husus, Katar ile olan doğalgaz ticaretini, siyasi ilişkiler ile birlikte canlı tutmaktır (Bayraç, 2018, s. 32-33).
Ortadoğu’nun Yeniden İnşasında Türkiye-Katar İlişkilerinin Belirleyici Rolü
Türkiye ile Katar’ın ilişkileri, genel olarak ticari hususların çok fazla ön plana çıkarıldığı ilişkiler olsa da iki ülkenin Ortadoğu’daki düzen içerisinde, birlikte önemli bir yer edinme çabasının bulunduğu da göz ardı edilmemelidir. Türkiye ve Katar, uzun yıllardır kendilerinin dışında cereyan eden bir Ortadoğu siyasi yapılanması nedeni ile büyük sorunlar yaşamışlardır ve bu sorunların çözümü konusunda ilk söz hakkını elde edememişlerdir; sürece hep sonradan dahil olmak zorunda kalmışlardır. Fakat iki ülkenin değişen siyasi algılamaları neticesinde, bugünkü uygulamalarında da farklılıklar göze çarpmaktadır.
Temel olarak Türkiye ve Katar, uzun yıllardır İran-Mısır ve Suudi Arabistan üçgeninde şekillenen Ortadoğu siyasetinde, ayrı, farklı ve belirleyici bir güç olarak ortaya çıkmaktadır. İki ülke hem ticari iş birlikleri hem de siyasi anlamda sağlamış oldukları konsensüs ile birlikte bölgenin yeni gücü olarak dikkati çekmektedirler. Özellikle 2017 yılında yaşanan Katar krizinde Türkiye’nin Katar’ı güçlü bir şekilde desteklemesinin ardından ortaya çıkan tabloda, Türkiye’nin Katar için bir koruyucu ülke gibi hareket etmesi, bunun yanı sıra bölgedeki sorunların giderilmesi adına arabuluculuk rolünü kimsenin üstlenmediği bir dönemde role soyunması, Türkiye ile Katar’ı güçlü bir şekilde yakınlaştırmıştır (Yetim, 2020, s. 24-27).
Aslında Türkiye ile Katar’ın yakınlaşması, Ortadoğu’daki dengelerin köklü bir şekilde değişimine sebebiyet vermiştir. Buna göre hali hazırda Katar’a karşı olan Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen ve Bahreyn gibi ülkeler, bu süre zarfı içerisinde İsrail ile yakınlaşmışlardır. Bu yakınlaşma, Katar ile ilişkileri iyi olmayan bazı Arap ülkelerini dahi rahatsız etmiştir. Şimdilik Türkiye ile Katar kendi kamplarında tek başlarına gibi gözükseler de aslında sahip oldukları ticari ve siyasi potansiyel, zamanla yanlarında daha fazla ülkenin toplanmasına yardımcı olacak durumdadır. Aynı zamanda bu iki ülkenin halen Filistin konusundaki İsrail politikaları karşıtı duruşları, kendi kamplarının güçlenmesi adına önemli bir husustur (https://www.dw.com/tr/ortado%C4%9Fuda-dinamikler-de%C4%9Fi%C5%9Fiyor-cepheler-keskinle%C5%9Fiyor/a-52189361).
Gelişen Türkiye-Katar İlişkilerinin Türkiye-Ortadoğu İlişkileri Üzerindeki Muhtemel Etkileri
Türkiye ile Katar arasındaki ilişkilerde dikkati çeken en önemli husus, bölgenin çatışma odaklı havasının ortadan kaldırılması adına iki ülkenin de çabalarının bulunmasıdır. Türkiye, hali hazırda, uzun yıllardır Ortadoğu’daki arabulucu konumunu koruyan bir ülkedir. Katar da hakkında her ne kadar terörü desteklediği yönünde ithamlar söz konusu olsa da herhangi bir şekilde bir Ortadoğu ülkesinin bölünmesi, çatışmalar yaşanması ve siyasi krizlerin ortaya çıkması konusunda katkısının olduğu ispatlanamamıştır. Her ne kadar Arap Baharı’nın finansmanını gerçekleştirdiği iddia edilse bile Katar, o süreçten herhangi bir çıkar elde edecek gibi gözükmemektedir. Petrol ve doğalgaz konusundaki hakimiyeti, Katar için yeterli bir potansiyeli ortaya koymaktadır. Bu nedenledir ki ne Türkiye’nin ne de Katar’ın Ortadoğu’daki diğer ülkeler kadar bölünmüşlük ve çatışmaya destek olmadığını görmek mümkündür.
Türkiye’nin Katar’ı 2017 yılında korumacı bir tavırla desteklemesi ve iki ülke arasındaki olumlu ilişkiler, bölge için bir rol model olarak algılanabilecektir. Türkiye, bu noktada, uzun yıllardır Ortadoğu’da arzuladığı liderliği elde etmek adına önemli bir adım atmıştır. Türkiye’nin Katar’a dair tutum ve davranışları, Katar ile uzun yıllardır ilişkileri kötü olan Ürdün’ün, Katar ile diplomatik ilişkiler kurmasına ve bu şekilde de Türkiye gibi bölgede arabulucu ülke olmak adına bir pozisyon almasına yardımcı olmuştur (Gavlak, 2020). Ürdün’ün bu durumu, Türkiye’nin oluşturduğu barışçıl ve denge politikasına dayalı siyasi ortamın ne denli olumlu bir etki yarattığını göstermiştir. Her ne kadar Ürdün, Ortadoğu’da kendisine bir taraf seçmemiş olsa da barıştan yana taraf olduğunu göstermiştir. Bunda rol model olarak Türkiye’nin önemli bir etkisi bulunmaktadır. Katar’a karşı yaklaşımı ılımlı olmakla birlikte Katar’ın karşısındaki ülkelere karşı da kararlı bir duruş sergilemesi, Türkiye’nin Ortadoğu’daki güvenilir ülke imajını güçlendirmiştir.
Mutlak olarak Türkiye’nin Ortadoğu’daki konumuna rakip olma arzusunda olan ülkeler de bulunmaktadır. Bunların başında gelen Birleşik Arap Emirlikleri, 2017 yılındaki kriz ile birlikte kendisini hatırlatmak adın yoğun bir çaba sarf etmiştir. Tıpkı Türkiye gibi sorunların ortasında bir arabulucu sorumluluğu almak isteyen Birleşik Arap Emirlikleri, bunu yapma konusunda eksik kalmaktadır. 2017 yılındaki kriz sonrasında arabulucu olmak yerine taraf olmayı tercih eden Birleşik Arap Emirlikleri, buna benzer bir ikilem ile 2013 yılında da karşılaşmıştır. 2013 yılında, darbe ile Mısır’ın başına gelen Sisi’yi sonuna dek destekleyen Birleşik Arap Emirlikleri, aslında arabulucu olan değil, güçlü olanın tarafındaki ülke konumuna gelmiştir (Hamsici, 2020).
Katar ile olan ilişkileri, Türkiye’nin aslında, Ortadoğu’da zor durumda olan ülkeler için nasıl bir şekilde destekleyici ülke olabileceğini de göstermiştir. Suudi Arabistan ile uzun yıllardır ilişkileri bulunmasına karşın Türk ve Suudi yetkililerin birçok konuda halen süren anlaşmazlıkları Türkiye’nin güçlenmesi konusundaki endişelerin varlığını işaret etmektedir. Oysa ki Türkiye ile Katar arasındaki ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda, ilişkilerinin geçmişi çok uzun yıllara dayanmayan bu ülke hem kendi çıkarları hem de bölgesel çıkarlar için son derece önemli adımlar atmışlardır. Fakat genele bakıldığında, Suudi Arabistan’ın varlığı ve uluslararası ilişkiler pratiği, Türkiye’nin bölgede yapmak istediklerini gölgelemeye çalışmaktadır (Başkan, 2019, s. 98-99). Bu gölgeleme çabası, Türkiye’nin genel olarak hedefi olan unsurların ortadan kaldırılmasına ise yardımcı olmamaktadır. Türkiye, halen Ortadoğu’daki en etkili ülkelerden biridir ve hamlelerinin sağladığı yararlar, özellikle de bölgesel barış konusunda atmış olduğu adımlar, bölge ülkelerinin de bekasının gözetilmesi açısından son derece değerlidir.
Fakat Türkiye açısından Katar ile olan ilişkiler, belirli açılardan olumsuzluklar ve eksiklikler de içermektedir. Bunun en önemli göstergesi, Türkiye’nin Katar gibi kendisine uzak bir coğrafyada yer alan ülke ile olan ilişkilerinin son derece olumlu bir şekilde ilerlemesine karşın, komşusu olan Ortadoğu ülkeleri ile aynı derecede olumlu ilişkilerinin bulunmamasıdır. Şüphesiz, Türkiye’nin Suriye ve Irak ile ilgili yaşadığı sorunlarda, onlarla çatışmak adına geçerli sebepleri bulunmaktadır. Yine de genel görünüm, Türkiye’nin Ortadoğu’daki birçok ülke ile tıpkı Katar ile olduğu gibi mümkün olduğunca olumlu ilişkiler kurma zorunluluğu bulunmaktadır. Aynı zamanda, Türkiye’nin Ortadoğulu komşuları ile artık askeri çatışma boyutuna gelmiş olan ilişkileri de çeşitli açılardan eleştirilebilecektir. Her ne kadar yine Türkiye’nin bu konuda da meşru nedenleri bulunsa da bu konuda da Türkiye’nin ılımlı adımlar atması son derece kritiktir (Çeviköz, 2020).
Sonuç
Katar ile ilişkiler, özellikle finansal anlamda Türkiye’nin Ortadoğu’daki kaynaklardan faydalanması adına önemli bir adım olmuştur. Aynı zamanda Katar’ın Türkiye’yi değerlendirme ve tanıtma konusundaki pratiği, Türkiye’nin kendi başına olumlu hale getirmekte zorlandığı kimliğinin iyileştirilmesine yardımcı olmuştur. Bu olumlu genel görünüm itibari ile Türkiye’nin artık süreç içerisinde çok daha iyi bir konumda olması mümkün gözükmektedir. Katar ile Türkiye’nin ilişkileri her ne kadar olumlu şekilde işlese de Türkiye’nin Ortadoğu’da gözetmesi gereken birçok farklı ülke ve onların çıkarları söz konusudur. 2017 yılındaki krizde Türkiye son derece kritik bir sorumluluk üstlenmiştir; bu doğrudur. Fakat bu sorumluluk alma eğiliminin sürdürülebilir olması şart olarak gözükmektedir. Çünkü Ortadoğu, Türkiye’nin Katar ile olan ilişkilerinde olduğu gibi korumacı tavrına sonuna dek ihtiyaç duymaktadır. Görüntü itibari ile Türkiye artık herhangi bir şekilde Ortadoğu süreçlerinin dışında kalan ülke imajına sahip değildir. Katar’ın bu noktada en önemli katkısı, Türkiye’nin ihtiyacı olan enerji kaynaklarını, ihracat pazarını ve Ortadoğu’da liderlik yapma çabasını gerçeğe dönüştüren bir ülke olmasıdır. Bu vesile ile Katar’ın, Türkiye’nin Ortadoğu’da kaybolan nitelikli ve güçlü kimliğini yeniden elde etmesi adına önemli ve tetikleyici bir bölgesel aktör olduğunu söylemek mümkündür.
Başkan, Birol, “Calutlar Dünyasında Bir Davut: Katar’ın Sıradışı Dış Politika Dinamizmi.” Akademik ORTA DOĞU 7, sayı. 1, 2012, 29-52.
Başkan, Birol. “Turkey between Qatar and Saudi Arabia: Changing Regional and Bilateral Relations”, Uluslararasi Iliskiler 16, sayı. 62 (2019): 85-99.
Bayraç, Hüseyin Naci. “Uluslararası Doğalgaz Piyasasının Ekonomik Yapısı ve Uygulanan Politikalar.” Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi 13, sayı. 3 (2018): 13-36.
Çeviköz, Ahmet Ünal. “Türkiye, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu'daki Yeni Büyük Oyunda Bir Aktör Nasıl Olur?.” Erişim tarihi 4 Haziran 2020. https://tr.euronews.com/2020/01/16/turkiye-dogu-akdeniz-ve-orta-dogu-daki-yeni-buyuk-oyunda-bir-aktor-nasil-olur
DW. “Ortadoğu’da dinamikler değişiyor, cepheler keskinleşiyor.” Erişim tarihi 3 Haziran 2020. https://www.dw.com/tr/ortado%C4%9Fuda-dinamikler-de%C4%9Fi%C5%9Fiyor-cepheler-keskinle%C5%9Fiyor/a-52189361
Gavlak, Dale. “Ürdün Ortadoğu’da Kendine ‘Ortada Bir Yol’ Çizmeye Çalışıyor.” Erişim tarihi 8 Haziran 2020. https://www.amerikaninsesi.com/a/urdun-ortadogu-da-kendine-ortada-bir-yol-cizmeye-calisiyor/5043210.html
Hamsici, Mahmut. “Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye'nin Orta Doğu'daki En Büyük Rakibine mi Dönüşüyor?.” Erişim tarihi 6 Haziran 2020. https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-53004118
Tabakoğlu, Ahmet ve Bayatlı, Çetin. “Enerji Politikaları Bağlamında Katar ve Suudi Arabistan Karşılaştırması.” Yıldız Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 3, sayı. 2 (2019): 279-280.
Yetim, Mustafa ve Akcan, Nurbanu. “Türkiye-Katar Ortaklığında Sert Güç.” OrtaDoğu Analiz 11, sayı. 92 (2020): 24-7.
10 Ekim 2021
28 Eylül 2021
24 Ağustos 2021
11 Ağustos 2021
01 Ağustos 2021