Değerlendirmeler

Değerlendirmeler

Doğru olanı savunmak

Orman yangınlarını kişi, grup ve aidiyet duygularımızdan ari bir biçimde değerlendirmek mümkün mü?

Bugün itibarıyla sayıları 250’yi bulan ve adeta yüreklerimizi de kor olup yakan yangınlarla mücadelede 10 günlük bir yoğun süreci geride bıraktık.

Manavgat yangını ile başlayan bu afet zinciri;

Ülkemiz adına büyük bir felaket,
Devlet, yerel yönetimler ve STK’lar adına çetin bir sınav,
84 milyonun her bir bireyi için de ciddi bir samimiyet testi oldu.

Tüm bu kargaşa ve gözyaşı hem bundan sonrası için belli kazanımlara hem de toplumsal ve siyasi anlamda çok yıpratıcı sonuçlara kuluçka oldu.

TEDBİR…

Her yıl yüzlercesi söndürülen sıradan yangınlara benzemediği kısa sürede anlaşıldı. O andan itibaren 40 metreyi bulan alevler gören herkesi şaşkına çevirirken sayısız tartışma ve soru işareti de beraberinde geldi.

İçlerinde çokça konuşulanların da kimsenin dillendirmediklerinin de olduğu bu soruları başlığımızdan mucib ‘doğruluk’ ve ‘hakkın teslimi’ penceresinden bakarak bir kez daha değerlendirelim istedim;

Devlet tedbir almadı mı?

Kim olursa olsun ‘devlet’ aygıtını elinde bulunduran hiç kimse böylesi bir felaketle karşılaşmak ve bunun altında kalan bir yönetim olarak tarihe geçmek istemez. O nedenle bu anlamda tedbir alınmadığını söylemek çok doğru olmaz.

Devletin yangınlar için her zaman bir tedbir ve devreye alınacak çalışmalarla ilgili protokolü vardır.

Ancak bu ölçekte bir felakete karşı “YETERLİ” tedbirin alınmadığını pekala söyleyebiliriz. Teşhis ve tedavinin ‘doğruluk’ paralelinde birbirine bağlı olduğunu unutmayalım. Teşhisi doğru yaparsak tedaviyi de sağlıklı neticelendirebiliriz.

Teknolojik olarak hazırlıklı mıydık?

Elbette birincil olarak uçak ve helikopter filosundan söz ediyoruz. Bu hazırlık belirlediğiniz politika ekseninde satın alma ya da kiralama biçiminde olabilir. Gücünüz yahut ayırdığınız bütçe buna imkan sağlamıyorsa bile elinizdeki imkanları (THK uçakları gibi) hakkıyla değerlendirdiğinizden emin olmalı ve kamuoyunu da bu konuda tatmin ediyor olmalısınız.

Yani işler kötü gitse de vatandaşınız “Her şey olması gerektiği gibiydi” diyebilmeli.  

THK uçakları neden havada değildi?

Tedbir başlığı altında değerlendirilebilecek bir konu ve dahası haklı bir soru olarak görüyorum. Cevabının da halen net olarak verilmediğini düşünüyorum. Siz dünyadaki bütün olumsuzlukara küresel ısınma, betonlaşma, kirlilik ve kuraklığa rağmen eğer coğrafyanızın en yeşil ülkelerinden biri iseniz tedbirinizi azami ölçüde almak zorundasınız. Üstelik her an bu tür saldırıların ihtimalinin konuşulduğu ve yarım asırdır terörle mücadele eden bir ülke iseniz bunu yapmak için kimsenin sizi iteklemesine ihtiyacınız olmamalı.

30 milyon TL’ye uçak alamıyor ya da almak istemiyor olabilirsiniz. Ama devletinize ait bir kurumun elinde bu iş için kullanılan 19 uçağınız varsa ve bunlar bakımsızlıktan uçamaz haldeyse izahı mümkün olmayan bir ihmalin tam da göbeğindesiniz demektir.

Eskiden afetlerde askerler olurdu. Asker nerede?

Bu süreçte yoğun olarak gelen ancak cevabın hakkıyla verilemediğini düşündüğüm bir başka soru da buydu. Cevabına ise eleştirilerin aksine şöyle bakıyorum;

Türkiye’nin afetlere karşı arama kurtarma ekip, ekipman ve faaliyetlerine ilişkin bir miladı var. O da 17 Ağustos depremi.

O tarihe kadar evet nerede bir afet, fekalet ya da toplumsal olay söz konusu olsa hemen büyük tekerlekli yeşil kamyonlara bindirilen askerler olay yerine getirilir ve müdahaleye başlardı. Müdahale diyorum ancak ortada üniformaları dışında düzenli görünen ya da bilinçli yapılan hiçbir şey olmazdı. Kara düzen tabir ettiğimiz “yöntemsizlik” yöntemiyle sorun çözülene ya da yaşanan afetin izleri silinene kadar askerler o bölgede olurlardı.

Deprem mi oldu?
Gönderin askeri.
 

Sel mi var?
Gönderin askeri.

Gibi bir durum vardı.

Ancak 17 Ağustos depreminin bıraktığı büyük yıkım ve acı Türkiye’de bir anlayışı değiştirdi. O da afetle mücadelede profesyonelliğin tartışılmaz bir gereklilik olduğu bilincinin yerleşmesi.

Bu hem devlet politikası haline geldi hem de STK’lar bu alanda ciddi bir açığı kapattılar. Telsiz kullanımından arama kurtarmaya, tırmanıştan yangın söndürmeye birçok alanda ciddi eğitimler, sertifika süreçleri gerçekleştirildi ve bu zihniyet dönüşümü takip eden 20 yılda faydasını bize birçok afette gösterdi.

İşte o dönemden bu yana “profesyonellik” güçlendikçe bizler askeri arazide daha az görür olduk. Bugün yangınların bu denli büyümesi ve bu afete karşı diğer tedbirsizliklerle birlikte hissettiğimiz çaresizlik birçok kişiye ilk duyduğunda makul gelip “Sahi asker nerede?” dedirtse de durum bana göre tam da olması gerektiği gibiydi.

UNUTULAN ACİL MÜDAHALECİLER: ORMAN KÖYLÜLERİ

Yangınlarda müdahale protokolünde yerel halk var mı?

Uzmanların aktardıklarına göre yangınlar şu sıralama ile büyüyor: Önce zeminde çam pürü dediğimiz tabaka ve kuru otlar, sonra ağaç gövdelerinin alt kabukları, gövdeler ve en son dallar ile tepe bölümler.

Sıralamadaki son kısım (kozalakların dal üzerinde kuruyarak gevremesi ve alev aldıktan sonra yeni bir noktayı tutuşturmak üzere ağaçtan kopması) yangını kontrolden çıkaran en büyük unsur.

İşte bunun yaşanmaması için geçmişte alınan ancak bugün teknoloji ile bazı bölgelerde ikinci plana attığımız bazı bölgelerde ise tamamen kaldırdığımız bir önlem vardı: Orman köyleri, ya da orman köylüleri uygulaması.

Orman köylerinde yaşayan ve geçimini genellikle verilen izinler kapsamında kestiği ağaçlar, odunlar ve bölgede yaptığı avla sağlayan köylüler. Bunlar yaşadıkları bölgeyi karış karış bildikleri için yangın protokollerinde de yer edinirlerdi. Kendilerine verilen gözlem ve koruma görevleri kapsamında tespit ve ihbar görevini yerine getirdikten sonra ilk müdahaleyi gerçekleştirir, mümkünse söndürme, değilse büyümesini engelleme üzerine çalışırdı.

Orman köylüsü temizliğinden de sorumlu olduğu ve doğal orman koruma görevlisi olduğu bu noktalarda yangınların ve sabotajların caydırıcı unsuruydu.

Desteklerin azlığı ve farklı arayışlarla biraz devletin ikinci plana atması, biraz köylünün isteği, biraz ekonomi, biraz eğitim derken orman köylerimiz boşaldı.

Ormanlarımızı kim yaktı ve yakanın hiç mi suçu yok?

Yangınların başından bu yana belki de en büyük sorularından (sorunlarından da diyebiliriz) biri de buydu.

Burada ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken iki cephe oluştu;

Bunlardan biri eleştirilere karşı “2 satır da ormanları yakan hainlere bir şey söylemeyecek misin?” diye sorarken,

Bir diğer taraf da Türkiye Cumhuriyeti Devletini idare eden hükümetin bu yangınları çıkardığı, o arazilere oteller, binalar dikeceği iddialarını dile getirdi.

İlkinden başlayalım; Evet bu suikastı gerçekleştiren caniler için çok şey yazılıp çizilmeli. Zaten bu katliamı üstlenen örgüt uzantıları da oldu. Binlerce insanımızı gözünü kırpmadan katledenlerin ağaçlarımıza ya da diğer canlılarımıza saldırmasına şaşıracak değiliz. Ancak evinizin kapısından giren ve içeriye doğru ilerleyen ateşi durdurmadan ev sahibi olarak yakıp kaçanın peşine düşemezsiniz. O sırada bu iş yalnızca ilgili mercilerin işi olarak bir yandan devam etmeli.

Yani ormanların nasıl yandığı önemli fakat “neden söndürülemediği” daha önemli.

Çünkü o sırada canlarımız yitip gitmeye devam ediyor. Önce insan, hayvan ve bitki örtüsü sıralamasıyla canlarımızı kurtarıp sonrasında faillerle ilgili çalışmaları kamuoyu olarak tartışabilmemiz gerekir.

İkinci iddiaya gelecek olursak; Bakınız tarihimizin en büyük yangını olarak tarihe geçen bu felakette toplam 83 bin 810 hektar yani 117 bin 348 futbol sahası büyüklüğünde alan kül oldu. Mensubu olmaktan şeref duyduğumuz bu asil milletin seçerek göreve getirdiği hiçbir iktidar böyle bir girişimin içinde olamaz, olmamalı!

Mensubiyetini, siyasi karşıtlık ya da yandaşlığını bir kenara bırakan hiçbir vatandaş da böyle bir düşüncenin içinde olamaz, olmamalı diye düşünüyorum.

KISA KISA…

Toplu bir samimiyet sınavı: Yangınlar devam ederken ünlüsü, ünsüzü, provokatörü, yangın manzaralı hikayeler paylaşanı, ön kamerasına 50 dakika ağlayıp henüz birkaç saat sonrasında açılışlarda kahkahalar atanı derken birçok insan tipi gördük.

Siyasi kazalar: Yangın mağduru vatandaşla nasıl konuşacağını bilmeyen siyasetçiler, Yeni yapılacak ve vatandaşı 20 yıl borçlandıracak evler için evi yanmayanların üzüleceğini söyleyen yerel yöneticiler ve daha birçok türden gaf, kaza ve yanlışlar gördük.

Ve Kahramanlar:

Güzel ülkemde geleceğe dair umutlarımızı diri tutan olmazsa olmaz ‘kahraman’ ruhlu güzel insanları da gördük…

Kimi sırtında bir STK’nın yeleğini, kimi ormancı, kimi itfaiye üniformasını, kimi sade bir vatandaş olarak omzunda gücünün yettiği kadar su kolilerini taşıyan insanlarımız…

Yaralı hayvanları alevlerin arasından kurtaranlar,
Onlara merhem olmaya koşan veterinerler,
Bir kelebeğe gözyaşları içinde elinin üzerindeki damlalardan su içiren gönüllüler,
Cepheye mermi taşıyan Nene Hatunlar gibi metrelerce su hortumlarını yüklenen köylü kadınlar…

İyi ki varsınız…

Geçmiş olsun Türkiye’m

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant PYRO_DEVELOPMENT already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 309

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant PYRO_STAGING already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 310

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant PYRO_PRODUCTION already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 311

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant ENVIRONMENT already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 313

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant SELF already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 492

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant EXT already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 495

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant BASEPATH already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 498

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant SITE_DOMAIN already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 501

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant ADDON_FOLDER already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 504

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant SHARED_ADDONPATH already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 507

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant FCPATH already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 510

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant SYSDIR already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 514

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant APPPATH already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 518

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant VIEWPATH already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 521

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Constant PYRO_DEMO already defined

Filename: public_html/index.php

Line Number: 533